fbpx

Firmalar Neden Konkordato Alıyor?

Konkordatoya başvuran firmalarda büyük bir artış gözlemekteyiz. Önceki dönemlerden farklı olarak son dönemde, büyük ticari ve kurumsal nitelikteki, ülkemizin değerli firmaların bu yola başvurduğunu görmekteyiz.
Bankacılık deneyimim sonrasında 13 yıldır masanın diğer tarafında teknik finans alanında danışmanlık veren ve neredeyse hafta da asgari 5 kadar firma ile görüşme yapan biri olarak, bu konunun nedenlerini dilim döndüğünce anlatmak isterim.

Makroekonomik nedenler?

1) Yüksek faiz: Faizlerin birden %50’lerin üzerine çıkması firmaları, faiz maliyetlerini dahi ödeyemez bir noktaya getirdi. Basit bir örnek ile 100 TL satış yapan bir firma %20 faaliyet karı kaydetsin (20 TL kar), 100 TL nakit kredisi olsun %50’den yıllık 50 TL finansman giderine maruz kalsın. Görüldüğü üzere faaliyet gelirleri finansman giderlerini karşılayamaz ve 30 TL zarar kaydeder. 100 TL değil 50 TL nakit kredisi olsun, 5 TL zarar eder.
Ülkemizin firmalarının günümüzde faaliyet karlarının %20’nin altında olduğunu görmekteyiz. Bu durumda firmalarımız, finansman giderlerini ödemekten çok uzakta ve büyük zararlar kaydetmektedir.
Olaya sadece ticari kar/zarar olarak da bakmamak gerekir. Aynı firmanın özvarlıkları toplamı 100 TL ise, bu firma, özvarlıklarını, nominal olarak, zararı kadar kaybetmektedir. Reel olarak ise alternatif getiri dikkate alındığında çok daha büyük zararlar kaydedilmektedir. İlk örnekte 30 TL zarar eden firmanın 100 TL özvarlığı var ise esasen alternatif getiriyi asgari %50 aldığımızda özvarlıklarında %80’e varan reel kayıp oluşmaktadır. Satışlarının %50’si kadar nakit kredi stoğu bulunan firma ise reel olarak %55 zarar kaydetmektedir.

Reel zarar sadece firmaların zararı değil, ülkenin servet kaybıdır. Her bir birey ve firmanın reel varlık kaybı toplamda ülkenin servet kaybı değil midir?

2) Kur baskısı: Kurun enflasyonun altında arması öncelikli olarak fiyat inisiyatifinin kura bağlı olarak firmanın elinden alınmasına neden olmakta. Bu sadece ihracatçı için değil TL ile satış yapan firmalar için de geçerli. Entegre dünyada malın değeri 1 usd ise o kadar…1,1usd yapamıyorsun. Buna ilave olarak nakit sıkışıklığı çeken firmaların mal devirmesi (zararına satış) fiyatın arttırılması önünde engel teşkil etmekte. Bu bir açıdan enflasyon artışını engellese de üretim yapacak firma bulamadığımızda daha çok dışa bağımlı ve kura duyarlı bir hale gelmemize neden olabilir.

Ülkemiz geçtiğimiz süreçte enflasyon ile alakalı teorilerin teyidini gördüğümüz bir laboratuvar haline geldi. Lokal paranın, neden, ülke enflasyonu ile diğer ülke enflasyonu arasındaki fark kadar değer kaybetmesi gerektiğinin güzel bir örneğini oluşturmakta.

Makro ekonomik politikalarının, sadece enflasyonu baskılamak için değil aynı zamanda verilen dış ticaret açığının, yurt dışına ödenen büyük finansman maliyetlerinin, bütçe dengesi ile bütüncül bir yaklaşım ile değerlendirilmesi gerektiğinin göstergesi niteliğinde.

Sonuç olarak maliyetler oranında kurun artırılmaması yönündeki politikalara devam edilmesi, firmaların çok daha fazla zarar ve sadece onların değil bütün ekonominin servet kaybına neden olacağını ifade etmek herhalde yanlış olmayacaktır.

Bankaların Durumu;
•⁠ ⁠Her ne kadar aktif rasyo uygulamasından vaz geçilmiş olsa da zorunlu karşılıklar ile kredi büyümesi sınırlanmaktadır. Bir başka değişle; finansman giderini dahi ödeyemeyen firmaların finansman gideri kadar dahi kredi kullanabilme imkanları sınırlandırılmaktadır.
•⁠ ⁠Bankaların haklı olarak tabanda küçük miktarda teminatlı kredilerde büyüyerek ve az sayıda “a rating” firmaya kullandırım yaparak kullanmak istemeleri kadar doğal bir durum yok.
•⁠ ⁠Zarar eden firmaların kredi ratingleri düşmekte.
•⁠ ⁠Artan konkordatolar ve zincir etkisi ile artan sorunlu kredilerden dolayı, kredi tahsis etmek zorlaşmakta.
•⁠ ⁠Bu zorlu süreçte, bankaların kredi verme konusunda seçici olması oldukça doğal.

Firmaların durumu;
•⁠ ⁠Zarar etmekte ve finansman giderlerini dahi ödemekte zorlanmakta
•⁠ ⁠Teminatı ve kredi limiti olsa dahi, bankaların haklı endişesinden dolayı kapattığı krediyi yeniden kullanamamakta
•⁠ ⁠Alacak kalitesi düşmekte ve alacak tahsil süreleri uzamakta
•⁠ ⁠Tedarikçiler de aynı durumda olduğu için, satışlarında teminatlanmak istemekte ve bu durum DBS ve teminat mektubu taleplerini artırmakta ama kredi yok…
•⁠ ⁠Nisbi fiyat dezavantajından dolayı yurt dışı pazarını kaybetmekte

İşte bütün bu nedenlerden dolayı, teknik finans yönetimi alanında da yetişmiş kadrolara sahip olmayan öncesinde gereken tedbirleri almamış firmaların borç yapılandırmaktan başka çareleri yok. Önlem almış firmaların sayısının da çok olmadığını düşünmekteyim.

Bu noktada firmaların ellerinde iki enstrüman var;
-Finansal Yeniden Yapılandırma (Eğer banka kredilerini nakit akışına uygun bir şekilde yapılandırdığında, piyasa borçlarının tehdidi altında olmayan firmaların tercih etmesi gereken önemli bir yol)
•⁠ ⁠Konkordato (Finansal borçları yapılandırsa dahi piyasa tehdidi altındaki firmaların tercihi)
Ancak üzülerek görüyorum ki; firmalar Finansal Yeniden Yapılandırma Mevzuatını bilmedikleri için (sadece onlar değil kimi banka şubeleri ve hatta bölge müdürlükleri de bilmiyor) , değerlendirmeden konkordatoyu tercih etmekte.

Oysa Finansal Yeniden Yapılandırma Mevzuatı 2019 yılında bankalar tarafından talep edilen ve devlet tarafından teşvik edilen bir müessese. Her bankada bu konuda uzman ve deyim yerindeyse “esnaf” özel ekipler oluşturuldu. Yeter ki firma, samimi ve açık olsun. Ancak maalesef firmalar, bilgisizliklerinden ve gerekli yönlendirme yapılmadığı için çok daha meşakkatli bir yol olan konkordatoyu tercih etmekte.

Yorum yapın