fbpx

Son yıllarda otomotiv sektörünün en önemli Ar-Ge konularından biri motorlarda yakıt ekonomisi, kullanılan yakıtların geleceği ve doğaya verilen zararın en aza indirgenmesi. Bu başlıklar otomatik olarak sektörü alternatif enerji kaynaklarına, alt başlık olarak da en güçlü alternatif olarak görülen elektrik enerjisine götürüyor.

Otomotiv üreticileri her geçen yıl yoğunluğu artan oranda elektrik enerjisi kullanacak otomobillerin geleceği için çalışıyor ve elle tutulur adetlerde otomobil üretimine de ağırlık vermiş durumdalar. Birçok ülke yönetimi hukuki ve idari açıdan faaliyetlerini sürdürüyor, yasal düzenlemeler hazırlıyor.

İlk soru şu: 140 yıla yakın mazisi olan otomotiv sektörü neden bunca yılın ardından elektrikli otomobil üretimine yöneldi? Cevabı hemen verelim. Aslında sektör için elektrikle çalışan araçlar hiç yeni bir kavram değil. Hatta, elektrikli motorla çalışan araçlarla, içten yanmalı motorla çalışan araçların tarihi hemen hemen aynı döneme denk geliyor. Ünlü bilim insanı Thomas Edison ve otomotiv duayeni Ferdinand Porsche bile profesyonel hayatlarının bir kısmında elektrikle çalışan araçlar tasarlama işine girmişler, prototiplerini de üretmişlerdi. Topraklarımızdan da bir örnek verelim. Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid 1888 yılında Avrupa’dan bir otomobil sipariş etmiş ve gelen aracı Yıldız Sarayı’nın bahçesinde kullanmıştı.  Rivayete göre küçük bir kaza geçirerek otomotiv tarihinin ilk kazalarından birinin sahibi olmuştu. İlginçtir ki, 1888 yılında İstanbul’a gelen bu araç elektrikli motorla çalışan bir araçtı.

Ferdinand Porsche ve Elektrikli Benzinli Hibrid Aracı – 1902

Pekiyi, geçmişi içten yanmalı motorlarla aynı tarihlere dayanan elektrikli motorlu araçlar neden 100 yıllık sürede hayatımıza hemen hemen hiç girmedi? İçten yanmalı motorların üretimindeki teknolojinin çok hızlı gelişmesi ve bağlı olarak maliyetlerin düşmesi önemli bir etken oldu. Bunun yanında elektrik enerjisinin depolanmasındaki teknik yetersizlik, elektrikli araçlara olan talebin geride kalmasını da beraberinde getirdi. Bu faktörlerin yanında, 20. yy.’ın başında olağanüstü güçlenen petrol kartelleri de elektrikli motor üretiminin karşısında büyük bir engel yaratarak yatırımların durmasına sebep oldu.

20. yüzyılda tüm dünyada elektrikli araç üretimi zaman zaman gündeme geldi, belirli çalışmalar yapıldı ama projeler devamı gelmeyen şekilde söndü. Fakat son yıllarda dünyayı tehdit eden yüksek karbon salınımına bağlı hava kirliliği ve fosil yakıtların bir süre sonra tükeneceği gerçeği tekrar alternatif enerji kaynaklarıyla ilgili çalışmalar yapılmasına, regülasyonlar çıkarılmasına neden oldu. Bu durumda otomotiv devlerinin de buna ayak uydurmaktan başka çareleri kalmadı ve Ar-Ge çalışmaları yoğunlaştı. Avrupa Birliği 2030’a kadar %50 karbon salınımı ve 2050’de “net sıfır karbon” hedefi konusunda gerekli adımları atmış durumda.

Türkiye’de de çalışmalar başladı tabi. Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu (TOGG) 2018 yılında başladığı çalışmalarının meyvesini 2023 yılında toplamayı planlıyor. Bu girişim ülkemize has değil. Yavru vatanımız (gerçi 1984 yılından bu yana bağımsız bir ülke) K.K.T.C.’nin elektrikli araç üretimi konusunda bizden daha hızlı davrandığını söyleyebiliriz. Yakın Doğu Üniversitesi bünyesinde tasarlanan elektrikli otomobil “Günsel” 2016 yılında prototip olarak görücüye çıkmış durumda ve bu yıl 2000 adede varan üretim hedefleniyor.

Elektrikli olmasa da ülkemizde otomobil üretim girişimleri geçtiğimiz yüzyılda zaman zaman gündeme gelmişti. 1960’ların başında hangi siyasete bağlı olarak üretime geçilmediği hala büyük bir soru işareti olan “Devrim”, 1966 yılında üretimine başlanıp yaygınlaştırılması, geliştirilmesi beklenirken 1984 yılında üretimine son verilen “Anadol” ve 1980 yılında tasarlanıp hiçbir zaman üretilmeyen “Çağdaş” bunların başlıcaları.

TOGG konusuna dönersek, bu oluşum elektrik motorlu araç üretimi için son hızla çalışıyor. Tabi bu gayretin yönetsel olarak da desteklenmesi gerekiyor. Devlet tarafından uygulanacak teşvikler olmazsa bir adım yol alma şansı olmayacağı çok açık. Fakat şaşırtıcı şekilde bu yıl 1 Şubat günü yayınlanan kararnameyle ülkemizde satılacak elektrikli araçların özel tüketim vergileri (ÖTV) arttırıldı. Yani daha yerli elektrikli araç üretilmeden vergisini arttırdık. Satış rakamlarına da göz atarsak 2020 yılında ülkemizde satılan toplam elektrikli araç sayısı 844 adet oldu. Bu yıl da ilk 4 ayda yalnızca 444 araç tescil edildi ki bu sayı toplam pazarın yalnızca %0,2’sine (binde iki) denk geliyor.

Bir başka soru işareti de üretilecek aracın halkın genel alım gücüne uyup uymayacağı. Halkımız için üretileceği beyan edilen TOGG’un şu ana kadarki görüntüsü bütçe olarak dar ve orta gelirlilerin kolay ulaşamayacağı bir kanı oluşturuyor bende; umarım yanılırım. Alt yapı sorununu da unutmamak gerek. Şarj istasyonlarının genele yayılamaması ve şebeke kurulamaması, hızla artması planlanan elektrikli otomobil talebine baltayı vurabilecek bir tehlike olarak kuluçkada bekliyor.

Sözü fazla uzatmayalım.

“Ortam Elektrikleniyor” hem de çok hızlı ve geri dönülmez bir şekilde. Başarı, bu ortama ne kadar hızlı adapte olabileceğimiz sorusunun cevabında yatıyor. Alt yapı çalışmalarının ne sürede tamamlanacağı, yollara inmesini beklediğimiz yerli aracımızın bütçelerimize ne kadar uyacağı ve satış sonrası hizmetin yaygınlığı, en az bunlar kadar önemli olan devletin elektrikli araçlar için uygulayacağı teşvikler, dünyada öncü ülke olup olamayacağımız konusunda soru işaretlerimizi cevaplayacak.

Bekleyeceğiz ve göreceğiz.

Taylan AHISKAL

21 Mayıs 2021

Yorum yapın