Beş yüzyıl Osmanlı Devleti yönetimi altında kaldıktan sonra “93 Harbi” diye bildiğimiz Osmanlı – Rus Savaşı’nın ardından bağımsızlığını kazanan Bulgaristan’ın, Kurucumuz Ulu Önder Atatürk’ün hayatında önemli bir yeri vardır. 57 yıllık hayatının 15 ayını geçirdiği Sofya şehri yaşamının dönüm noktalarından birini oluşturur. Peki, 32 yaşındaki genç kurmay binbaşının yolu Sofya’ya nasıl düşer ve nasıl bir dönem geçirir?
Mustafa Kemal Trablus ve Balkan Savaşları sonrası İstanbul’a gelmiştir. Siyasi yönetimi yeni ele geçirmiş İttihat Terakki yöneticileri Enver ve Talat Paşalar, Ordudaki Alman nüfuzunu ve ordunun sivil siyasetin içinde olmasını eleştiren ve kendileriyle yıldızı barışmayan Mustafa Kemal’in varlığından oldukça rahatsızdırlar. Onu İstanbul’dan uzaklaştırmak istemektedirler ve bunun için akıllıca bir yöntem bulurlar. Eylül 1913’de Bulgarlarla imzalanan ateşkes antlaşmasının ardından Mustafa Kemal’in okul arkadaşı olan Fethi (Okyar) Bey’i Sofya’ya Büyükelçi olarak görevlendirirler. Fethi Bey de Askeri Ateşe olarak Mustafa Kemal’in Sofya’da kendisiyle beraber görev almasını teklif eder ve Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal Ekim 1913’de 15 ay kalacağı Sofya şehrine taşınır. Bu süreç, Mustafa Kemal’in Balkanlar’daki Osmanlı sonrası modernleşme yönünde yaşanan hızlı değişimi gözlemleyebildiği, askeri çalışmaların yanında sivil hayatın içinde, içindeki cevheri açığa çıkardığı ve bunların yanında tutkulu bir aşkı da tattığı bir evredir.
Sofya’da kaldığı günlerde sağlam kişiliğiyle kısa sürede şehirdeki askeri ve sivil kalburüstü camiayla yakın ilişkiler kurar. Bu ilişkiler Osmanlı Devleti için önem arz eden verilere de kolayca ulaşabilmesini sağlar. Balkan ülkelerinin askeri durumları, ordularının eğitim seviyeleri, silah ve kuvvet durumları ve Osmanlı’ya karşı takip edilen siyaset gibi birçok bilgileri edinir. Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra Bulgaristan’ın siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda geçirdiği değişim Mustafa Kemal’i çok etkiler. Edindiği bu bilgileri diplomatların bile yazamayacağı raporlar halinde İstanbul’a gönderir. Bu değerli çalışmalar kısa sürede meyvesini verir. Ocak 1914’de Sofya yanında Bükreş, Belgrad ve Çetine (Karadağ) Ateşesi olarak da görevlendirilir ve Mart 1914’de Yarbaylığa terfi eder.
Sofya şehri, hepimizin çok yakından bildiği ama nerede çekildiğinden çok emin olmadığımız bir fotoğrafın da ev sahibidir: Yeniçeri kıyafeti içindeki Mustafa Kemal. Tahmin edildiğinin aksine bu çok iyi bildiğimiz fotoğraf Osmanlı toprakları üstünde bir görev yerinde değil, bir Avrupa şehrinde, Sofya’da çekilmiştir. Bulgarların Ulusal Günü’nde verilen bir baloya Mustafa Kemal, Osmanlı gücünün unutulmaması gerektiğini sembolize eden ve sırf bu davet için İstanbul’dan getirttiği bu kıyafetle katılır. Yarbay Mustafa Kemal geceye istisnasız damgasını vurmuştur. Söylenene göre bu giyim ile baloda Bulgar Kralı Ferdinand’ın dikkatini çeker ve kralın kendisini çağırarak iltifat ettiği söylenir. Gecenin sonunda İspanya Maslahatgüzarı Mustafa Kemal’i konutuna davet ederek, bu çok yakından bildiğimiz sıra dışı fotoğrafı, Sofya’da çeker.
1914 yazı Avrupa için gergin bir dönemdir. Avusturya ve Sırbistan arasında sonu iyi görünmeyen ve tüm Dünyayı alevlendirecek kıvılcım parlamak üzeredir. Patlamak üzere olan savaş ile ilgili Mustafa Kemal, Sofya’dan arkadaşı Salih Bozok’a büyük askeri dehası ve öngörüsüyle, çıkacak bir savaşta Almanların savaşı kesinlikle kazanacaklarına inanmadığını belirttiği bir mektup yazar. Müttefik olan Almanların, ayakta durmakta hayli zorlanan Osmanlı’yı sürükleyebileceği karanlıktan bahseder.
Sofya hayatı yalnız askeri ve siyasi açıdan değil özel hayatı açısından da izleri derin bir dönemdir Mustafa Kemal için. Katıldığı bir davette tanıştığı Bulgar eski Savaş Bakanının kızı Dimitrina Kovaçeva, ömrü savaşlarda geçen genç yarbayın içinde farklı hisler filizlenmesine neden olur. Müzik eğitimi almış, iyi derecede piyano çalan ve belki de ilerde Batılı Türk kadınının nasıl olması gerektiğini kafasında oluşturmasına kaynak olan Dimitrina (Miti) ile büyük bir aşk yaşamaya başlar. Bir yandan Miti’nin Osmanlı ile savaşmış eski bir askerin kızı, diğer yandan bir ordu mensubu olarak Mustafa Kemal’in Osmanlının içinde olduğu zorlu dönemde ülkesinden uzakta sürgün denebilecek bir görevde uzun süre kalamayacak olması, bu ilişkiyi olanaksızlıklara sürüklemektedir. Sonucunda Osmanlı Devleti’nin Ekim 1914’de Almanların politikasıyla 1. Dünya Savaşı’nın içine çekilmesi bu büyük aşkı bitmek zorunda bırakır.
Mustafa Kemal, savaşın içinde aktif olarak cephede görev almak istemekte ama yazdığı tüm mektuplar İstanbul Hükümeti tarafından reddedilmektedir. Yoğun ısrarına artık itiraz edemeyen Başkumandanlık Ocak 1915’de Yarbay Mustafa Kemal’i Tekirdağ’da oluşturulacak 19.Tümen Komutanlığı’na atamak zorunda kalır. Bu kararla arkasında yazdığı değerli raporlar, bir hariciyeci olarak Sofya’da yarattığı olumlu izlenimler ve vatanı için geride bıraktığı veya bırakmak zorunda kaldığı büyük bir aşk ve aşık ile, 25 Ocak 1915’de Sofya’dan ayrılır.
Kurulan Tümen görülen lüzum üzerine 25 Şubat 1915’de Tekirdağ’dan Gelibolu yarımadasında Eceabat’a nakledilir.
Mustafa Kemal Ocak 1915’de, belki kimsenin kısa süre sonra tarihe geçeceğini tahmin bile edemeyeceği büyük zaferi, Sofya’daki sürgün görevinden gelerek, 18 Mart’ta Çanakkale Boğazı’nda geçmeye çalışan İngiliz Donanması’na izni vermeyerek, Dünya tarihine altın harflerle kazır.
Taylan AHISKAL – 17 mart 2021