Banka kredilerine çözüm olarak başvurulması ne zaman doğrudur? Bu sorunun cevabı, firmanın ticari faaliyetlerini olumlu ya da olumsuz etkileyecektir. Banka kredilerine başvurmak için, her şeyden önce firmanın kendi gerçeğini bilmesi gerekmektedir. Ama süreç hiç de böyle ilerlememektedir. Ülkemizde maalesef günübirlik ya da en fazla aylık döngüsel hareketler ile süreç yönetilmektedir. Güncel problemler ve plansız süreç yönetimleri; firma sahiplerini banka kredisine ulaşarak günü kurtarmaya yönlendirmektedir. Ticari faaliyetin planlanmasında oluşan problemler güncel kararlar aldırmaktadır. Firma sahipleri elbette haksız değildir ama doğru çözüm için, banka kredilerinin etkinlik sağlaması tercih edilmelidir. Banka kredilerinin planlamadan günlük alınan kararlarla kullanılması firma bilançosu üzerine negatif çarpan etkisi yaratmaktadır.
Bu durumda firmanın kendi gerçeğini öğrenmesi temeldir. Bu temel çıkış noktası nedeni ile bilançoların aktif ve pasif şeklinde oluşan denklemindeki gizemli yapının çözümlenmesi gerekir. Pekiyi buna ne denir? Mali analiz; bize aslında firma hakkında genel bir değerlendirme olanağı tanımaktadır. Gerçek bir değerlendirme yapabilmek için ticari faaliyetlerin organizasyonu için gerekli olan bilanço kalemlerinin zamansal döngülerinin planlaması olarak da tanımlanabilecek nakit yönetimi simülasyonunun yapılması önemlidir.
Bu noktaya gelirken tek tek bilanço kalemlerinin incelenmesi önemlidir. Bu çerçevede konu ele alındığında; bilançonun aktifinde yer alan kalemler aslında firmanın ticari anlamda alacakları, stokları, nakit değerleri ve maddi duran varlıklarından oluşması nedeni ile genel olarak varlıklarını oluşturmaktadır. Firma aktifini, pasif kalemlerinde oluşan iç ve dış kaynaklar ile karşılamaktadır. Pasif kalemler arasında öz kaynakların ülkemizde her daim yetersiz kalması, başlı başına temel bir sorun olmaktadır. Aktif/Pasif denklemi bu nedenle piyasa ve banka borçları ile çözümlenmektedir. Tüm bu aktif ve pasif kalemleri içerisinde fon ihtiyacı oluştuğunda, en çok başvurulan yer banka kaynaklarıdır. Dolayısıyla firmalar banka kaynağı kullanarak fon ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ancak bu sürecin iyi bir şekilde, matematik bilimi ile destekli tablolarla ve swot analizleri ile desteklenmesi gerekmektedir. Fon sağlanması bir sonuçtur. Oysa fon ihtiyacına gerek duyulan sürecin başlangıcı, mal ve hizmet üretiminin fizibilitesi ve gerçekleştirilmesidir. Firmanın faaliyet döngüsü; mal ve hizmet üretimi, piyasa koşullarında satılması ve tahsilatının yapılması ile ilgili bir süreci oluşturur. Bu çerçevede oluşan fon ihtiyacı; üretimin gerçekleştirilmesi, pazarlamanın sağlanması ve işletme sürecinin yerine getirilmesini içeren ticari faaliyet döngüsünün gerçekleştirilmesi için kullanılmalıdır. Eğer bu kapsamın dışında oluşan fon ihtiyacı banka kredileri ile sağlanıyorsa bu noktada problem oluşur. Ticari faaliyetin ana kâr nasıl sağlanacaktır. Firma planlamasını, yatırım, üretim ve satış açısından optimumda yaparak kâr elde edebilir. Ancak tam olarak projeksiyon edilememesinden dolayı, firmanın bu sürecin dışında fon ihtiyacı oluşur. Oluşan bu fon ihtiyacının banka kredisi ile karşılanması sonucunda oluşan borç yükü, firmanın ihtiyaçlarına tam olarak çözüm olmayacak, sadece sorunun ertelenmesi ve hatta çözülemez duruma gelmesine sebep olacaktır. İşte bu nedenle “banka kredisi bir çözüm olabilir mi?” sorusu, başlı başına bir soru olarak her firmada irdelenmesi gereken bir konudur. Ancak nasıl değerlendirileceği konusunda; günübirlik çözümleri tercih eden firmalar ve fon sağlama konusunda daha aktif davranan bankalar, kalıcı çözümler yerine geçici çözümler ile süreci iyileştirmeye çalıştıkları zaman, firmayı kaybetmektedirler.
Kredi kullanımı, aktif-pasif yönetimi açısından iyi analiz edilmesi gereken bir konudur. Bu analiz, nakit yönetimi tabanlı yapılması gereken, matematik bilimi kullanılması zorunlu bir projeksiyondur aslında. Özellikle kriz ortamlarında kredi kullanımının, artan maliyetler, tahsilat zorlukları, satışların düşmesi, ödemeler dengesinin bozulması nedeni ile çarpan etkisi çok sert oluşacaktır. Kriz ortamlarında küçülmek daha sonra büyümenin ön koşuludur. Oysa tam tersi, kredi kullanımları firmaya ek yük getirmektedir. Kredi, böyle zamanlarda nakit yönetimi çerçevesinde hazırlanmış olan ödemesiz dönemli politika içermelidir. Ya da mevcut kredilerin ödeme planına göre, ödemesiz dönemli revize edilmesi iyi bir alternatif olacaktır. Bu noktada yapılan kredi revizeleri ek maliyet getirse de firmanın genel olarak ticari geleceği açısından bu maliyete katlanmak alternatif maliyet kapsamında değerlendirilmelidir. Ayrıca önceki yıllarda daha yüksek faiz oranı ile kullanılan kredilerin yapılandırması da faiz indirimi nedeni ile firma açısından avantajlı olacaktır. Piyasa borçlarının banka kredisi ile ve hatta borçlu cari krediler ile ödenmesi ise sorunun çözümü değil koca bir yumak haline gelmesine sebep olacaktır.
Kredilerin, tüm bu çerçevede aslında ticari faaliyetin geliştirilmesi, yatırımlar, yeni ürün ve hizmetlerin sağlanması için kullanılması; mevcut kredi durumunun ödemesiz dönemli revize edilmesi ve mümkün olduğunca küçülmeye çalışılması gibi önerilerin sağlıklı bir şekilde planlanabilmesi; nakit yönetimi simülasyonunun en doğru şekilde kurgulanmasına ve yakından takip edilmesine bağlıdır.
Bol şans…
Bülent Esatoğlu
22/05/2020