“İnsan nesne midir? Yoksa özne mi?” “İK insanı nasıl görmeli, nesne olarak mı? Özne olarak mı?”.
Abartıyor olabilir miyiz? Adı insan kaynakları olan ve insan uzmanı olması gereken bir birimin insanı nesne olarak görme ihtimali var mı?
“İnsanı, nesne olarak kullanın diyebilen var mıdır? İnsan bir kalemdir, bilgisayardır, makinedir… Yağını eksik etme, bakımını zamanında yap, belli bir süre sonra ekonomik ömrü biter – at çöpe…
İK, sanki uzaylıymış, oradaki uzmanlar da insanlıktan nasibini almamış gibi… Belki de o uzaylılar onların beynine hükmetmekte ve robot insanlar tarafından oluşturulan İK birimi bizleri yönetmekte…
Yoksa esas olan bizim nasıl algıladığımız mı? Bir taraftan, insan oluşumuzun verdiği hassasiyet, diğer taraftan belki de imkansızlıklar, çaresizlikler nedeniyle içimizdekileri dışarı mı vuruyoruz?…
Bu nedenle mi acaba? Aslında “ben insanım” ve “beni, insan gibi yönet “ mi demek istiyoruz? Veya “onlar insan”, “ fırsat ver de onları insan gibi yöneteyim” mi demek istiyoruz?
Sonuç olarak bu tartışmanın ana kaynağı, memnuniyetsizlik. Ne yöneten İK ne de yönetilen mevcut durumdan çok memnun değil. Yöneten çaresiz, yönetilen kendisini sorguluyor; nesne miyim? Özne mi?
İK çaresiz;
– Yönetim İK’ya fırsat vermiyor…
– Yönetim İK’nın düşüncelerini yeterince önemsemiyor
– İcracı bölümler yönetimde daha etkin, onların dediklerine daha çok itibar ediliyor
Yönetilen kendisini nesne gibi gören yönetimden hoşnut değil;
– Yöneten acımasız
– Yetkinliğinin üzerinde hedefler veriliyor
– Yapamazsan yapanı bulurum anlayışı etkin
– Sırtını sıvazlayan yok
– Sıkıntılarını anlayan yok
Herhalde hepimizin mutabık kalacağı üzere;
– Hepimiz insanız
– Hepimiz aslında birer yönetileniz
– Yöneticimiz de yönetilen
– Diğer birimler gibi İK’da hem yöneten hem de yönetilen
SONUÇ; sorunlar aslında her bir çalışanın, her bir yönetenin sorunu.
ÇÖZÜM; peki ne yapmak gerekiyor?
– Her bir çalışan, önce kendisini tanıyacak
– Nesne gibi görünmekten çıkıp özne olacak
– Güçlü ve geliştirmesi gereken yönleri bilecek
– Önce etki alanından başlamak üzere, iş birliği içinde olduğu diğer çalışanlar ve birimler ile doğru ve kaliteli iletişim geliştirecek
– Bu anlamda sadece kendisini değil etrafındakilere de katkı sağlamak adına uğraş verecek
– Dinleyen ve el uzatan olacak
– Doğru üslup ile kendi etki alanından başlamak üzere, ortamını mutlu kılmak adına, önce kendisi çaba sarf edecek
– Yetkinliğini geliştirip, kullanabilecek ki daha dinlenilir olabilsin
– Hedefleyecek, doğrulayacak, inanacak ve programlayacak ki önüne çıkan veya çıkabilecek engelleri aşabilsin
Bunu yapmadığımız sürece sadece konuşan ve hep konuşan bir İK ve yönetilen olacağımız aşikâr.
Özgür Saygı
CFO Finansal Hizmetler A.Ş. Kurucu Ortağı