Kimileri, çocuk yaşta atılmıştır ticaret hayatına. Hayat koşulları, ekmek davası, onları, küçük yaşta atmıştır hayatın kucağına. Güneşin hiç doğmayacakmış gibi göründüğü erken vakitlerde işe yürüyerek gidenler, evden sardığı ekmek ile gün boyu açlığını giderenler, bugünün patronları olmuştur.
Bunların içerisinde, öyleleri vardır ki, bugün çoğu okumuşun gıpta ile baktığı bir noktadadır.
Tabii ki, hepsi, hayata en baştan başlamamıştır. İmkânları daha iyi olanlar okumuştur.
Kimisi, bir dönem devlet işlerinde görev almış ancak yapamamış veya emekli olduktan sonra ticarete atılmıştır.
Kimisi ise, atadan gelen işleri devam ettirmek üzere atılmıştır ticarete. Mevcudu devam ettirmek de en az hiç yoktan var olmak kadar zordur.
Ancak hepsinin sahip olduğu özel, müteşebbislik dediğimiz dürtüdür.
Temelde, ekmek parası kazanmak gibi görünür bu özel dürtü. Öyle midir gerçekten?
Yoksa, bir şeyleri başarmak, daha iyiyi yapmak azmi midir?
Hedef ne olursa olsun, yola koyulmuştur bir kere patron. Yeni iş kuracaklar için çarkların bir kere dönmesi kadar büyük bir mutluluk yoktur.Elindeki avucundaki ile ne varsa yoksa işine yatırır. Çarklar bir kere dönsün yeter…
Çarkların dönmesi de yetmez, zamanla daha hızlı dönmesi gerekir, işler büyür.
Bu döngü öyle hızlı gelişir ki, bu hıza yetişebilmek için personel gerekir. Ara ki bulasın…
Doğru –dürüst olacak, sadık olacak, kanaatkâr olacak, onun gibi işi sahiplenecek…
Çarklar öyle döner ki, sermaye ihtiyacı artar.
Üretmek ve satmak güzeldir, ama ya tahsilatlar… nice sağlam diye bilinen müşteriler sıkıntıya düşebilir…
Malı kimden almak lazım, kime satmak lazım, ne zaman tahsil edeceğim, ne zaman ödeyeceğim, ya ödemezse, ya mal vermezse… ile geçer zaman.
En üzücüsü ise, yola birlikte başladığın ortaklar ile yaşanan anlaşmazlıklardır. Kimse senin gibi olamaz…
Aslında gerçek de budur. Kimse kimseye benzemez. Özünde, herkes iyi de olsa, iyilerin bile birbiriyle anlaşması her zaman mümkün olmaz…
Peki ya kanuni zorunluluklar. Her an yaşanabilecek hukuki durumlar, vergi, ssk, kdv, işçi güvenliği, kalite sorumlulukları, devamlı değişen yasal uygulamalar, bankalar…
Ne kadar deneyimli ve becerikli olunsa da, her konunun uzmanı olabilme imkânımız maalesef bulunmamaktadır. Bu da, bizleri, işi bildiklerine inandıklarımıza bağımlı kılar.
Peki, onlar acaba ne kadar uzmandır konularında.
Sonuç olarak patron, her şeyden önce müteşebbistir. Başarıyı hedefleyendir. Bununla birlikte, bütün bu zorlukları göğüsleyen ve büyük bir emekle tesis ettiği firmasının devamlılığı için en büyük özveriyle çalışan kişidir.
Ve maalesef yalnızdır…
Özgür Saygı
CFO Finansal Hizmetler A.Ş. Kurucu Ortağı